Bolu HAVA DURUMU
Bize Ulaşın 0374 222 33 32

Başkandan

Seben Derneği

Gız Gızım Kimlerdesin ?

- +
Gız Gızım  Kimlerdesin ?

İki yaşımda ayrıldığımdan mıdır bilinmez!? Benim için bayram demek, Seben demek… Hele bir de 80’lerde çocuksan, 90’larda ilk gençlik yılları…Bayram demek; Eseler Bakkaliyesi’nden kolonya doldurtmak, kırmızı teneke kutulardan, kilo ile finger ve kaymaklı bisküvi almak demek. Hani o ilk sıkılgan tavırları üzerimden atıpda çarşıya inersin ya; Eseler Bakkaliyesi, manifaturacılar, aşağı fırın, yukarı fırın derken Seben’imin içten, güleç insanları ile ilk dialoglar başlar:
–    “Ben seni bilemedim, kimlerdensin gız gızım, bi deyive hele?”
Aslında bilmesen de bilirsin, tanımasan da tanırsın, tüm simalar bir okadar aşina, ne de olsa Seben’lisin. İşte o yuzden kapı çalınmaz Seben’de, her daim kapıda takılı duran anahtarlar habersizce çevrilip, yapılır bayram ziyaretleri. Tahta yer sofrasında biraz daha sıkışıp, hemen yeni gelenlere yer açılır. Odada tereyağlı-sütlü kabaklının kokusu, yufkalar, kavurmalar, sarmalar ve baklavalar… İçtenlikle yapılan ikramlar: “Ye yeğenim, ye gaccavazım!”… sonra utangaç tavırlardan sıyrılıp, yufkandan kopardığın bir parçayla etin suyuna banmaya başlarsın, belki de bir daha hiç yap(a)mayacağın aynı kaptan yemenin keyfine vararak…Öyle ya evindesindir artık, Seben’de… Ardı ardına evlerde bayram ziyaretleri, bayramlıklarını giymiş Seben’imin güleç insanları, “hışdama” uyarılarına aldırış etmeden, “badırdayarak” sokaklarda şeker toplayan çocuklar…
Bayramın ikinci günü oldu mu, bu kez evde ziyaretleri beklersin…Örtünün ardına gizlenmiş, ocakta pişen, sıcacık sütlü çorba içini ısıtır. Hani küçüksün ya, babannenin önünde çömelip, kıpkırmızı olana dek keselendiğin, Kesenözü-Pavlu hamamının kocaman(!) havuzunda, “bi hamna da” boğulacağını sanırsın. Sonra ver elini yaylalar; Kızık Yaylası, Taşlı yayla… Çam ağaçlarından yapılmış, her daim bacası tüten, her birinin ayrı bir ruhu, ayrı bir hikayesi varmışcasına seni kendine çeken yayla evleri… Ayaklarında kara lastik, elma yanaklı yayla çocukları…Çocuksundur işte! Sen de koşuşturursun yaylalarda, alnına yapıştırdığın horoz çiçekleriyle; sen de kirpilerin, köstebek deliklerinin üzerine su dökersin, öksürükten boğulana kadar gavut yersin, elin yanarak katmerlinin ucundan yemenin tadına doyamazsın…
Benim için bayram demek; Seben demek…Harçlığını aldın mı doğru, bakkala koşmak; kaşıklı çokokrem, çokomel, ancak şekeri bitene dek çiğnediğin pembo, tipitip, turbo sakızları cebine doldurmak, renkli-minik lastik topları zıplatarak evin yolunu tutmak demek…İk gençlik yıllarınsa eğer, bir elinde sarı gazoz, gazete kağıdından külahta bir bardak çekirdek kuzeninle Merkez İlkokulu bahçesinde, kasetli walkman dinlemek demek. Hani pili bitmesin diye, kalemle sardığımız kasetler…
Artık veda zamanı gelmiştir, mataranı Gölcük’te son kez dağ suyuyla doldurup, bir sonraki bayrama dek vedalaşsan da Seben’le…“Nerelisin?” sorusuna verilen cevaplar aynı olacaktır hep: “Seben’liyim”…Hani Bolu’lu değilsin sen, Seben’lisin çünkü…Seben’li olmak çok başkadır…
Ve şimdi dünyanın öbür ucunda, sıradan bir market alışverişinde rafta gördüğün kırmızı renkli bir mantarda dahi yüzünde mutlu-hüzünlü bir tebessümle, kanlıca mantarını anımsar, rafa uzanırsın; her koku, her tatta yeniden o bayramara yaylalara, Seben’e dönersin. Bakmayın! “Yavu yavu” konuştuğuma, artık “orada”, biryerlerde olsam da, ben Seben’liyim çünkü..


Dr. Serpil Kahraman Akdoğu
California/ABD>


 [contact-form-7 404 "Bulunamadı"]