Bolu HAVA DURUMU
Bize Ulaşın 0374 222 33 32

Başkandan

Seben Derneği

Benim Seben’im…

- +
Benim Seben’im…

Benim Seben’im, doğduğum, doyduğum, çocukluğumun, gençliğimin bayramlarını geçirdiğim güzel memleketim… İstanbul’a gidişimin en güzel yanı, tekrar Seben’e gidebilmek için gün saymaktı.  Hani Bolu dağına yaklaştığında artık Seben’ e bir adım daha yaklaşmışsın demektir. Gölcüğün milli park olmadığı zamanlarda, mataranı buz gibi dağ suyuyla doldurduğun ilk duraktır Gölcük. Hani bir çok insanın siyah-beyaz, tek kanallı televizyon dönemlerinde, yayın bittiği zamanlarda gördüğü ama neresi olduğunu bilmediği doğa mirasımız. Ardından, yeşilin binbir tonu çam ormanlarından geçerek ulaşılan, derin bir nefes alıp tüm oksijeni ciğerlerine doldurduğun, elma yanaklı çocuklarıyla yaylalar…Henüz doğaya müdahale etmediğimiz; ne gölün ne de beton evlerin olmadığı yaylalar…Ve ardından dağlardan inerken kendini gösteren Seben’im…Eve varıp da, alaca donunu giyip, tel dolapta saklanan kap kacaklarını çıkarmışsan Seben’desin, Sebenlisindir artık…Hala bayramların, bayram olarak kutlandığı, sarmaların, yufka ekmeklerin, ev baklavalarının eksik edilmediği, şeker toplayan çocukların şenlendirdiği tarhana kokulu evler… Bayram öncesi fırından ekmek almaya, Çarşıya gidişimde “kimlerdensin?” sorusuyla yolumu çeviren içten insanlar, bayram ziyaretlerinde kapıda her daim anahtarların takılı durduğu evlere “biz geldik!” diye ansızın yapılan ziyaretler…Arka bahçede kurban telaşına, elimde tereyağlı kocaman bir bazlama yiyerek ortak oluşum…Bayramın vaz geçilmezi yaylada mangal, hani soğusun diye meyveleri suya koyup, mantar toplamaya koyulduğun…Büklerinde dereye ayaklarımı soktuğum, toprak yollarında yürüdüğüm, Merkez İlkokulunun bahçesinde oturduğum zamanlar… Bir bardak çekirdek ve bir sarı gazoz eşliğinde kapı önü, sedir sohbetleri…Parkın köşesinde, önde bir çobanla, sürüsü göründüğünde koşarak, darabaların ardına sığınışım..Kirazı dalından yediğim, sanki çok önemli bir iş yapıyorcasına dut silkilirken, örtünün bir ucundan tutup yardım edişim, babannemin elime tutuşturduğu tencereyle mızmızlanarak süt almaya gittiğim günler… Alışkın olmadığın serin gecelerde, biraz üşüttüysen her derde deva kızılcık çorbası imdada yetişir…Hayal meyal hatırladığım Seben-Bolu minibüsü, yazıhaneden bilet alırsın da hani şu arkasında merdiven olan minik minibüsler…Yıllar oldu, bayramlarım bayram gibi geçmediği hatta bayram olduğunu bile fark etmediğim yıllar…Şimdi dünyanın öbür ucundayım,  sen benim için hala aynısın hala bu satırlardaki gibi, burnumda sımscacık bazlamanın kokusu, doğasının, insanının, geleneklerinin bozulmadığı Seben’im, benim güzel memleketim…

Dr.Serpil Kahraman Akdoğdu
California/ABD